31 Ocak 2009 Cumartesi

KüÇüK MuTLuLuKLaR

Küçük derelerdir büyük nehirleri oluşturan
Küçük mutluluklar,küçük küçük derelerdir
Büyük nehir ararken üzerinden atladığın
Arkana dönüp bakmadığın


Küçük mutluluklar;
Çıtır çıtır Kızılay simididir,çayın yanında
Aniden radyoda karşına çıkan şarkı
Kar yağınca tatil olan okul


Başarılı bir rejimin birinci günü
Sokakta sevebildiğin kedi
Yürüyen güvercinin kafası
Tenekedeki fesleğen



Kurumuş çamaşırlar,belki bir kış ikindisi
Geri gelen elektrik
Babanın hikayeleri, annenin yemekleri
Tamir ettiğin alet
Yeşil t-shirt'ün yatarken giydiğin
Bir dostun başarısı, neler çektiğini bildiğin
Elini sımsıkı tutan minicik el
Dudağında ıslık yürüdüğün yol
Birden çıktığın yolculuk

Sana açılan kapılar
Sana kapıyı açanlar

Hoş gelenler
Hoş buldukların

Yalnız kalabilmek dilediğinde
Kavuşabilmek özlediğinde

……………………………
……………………………


(gerisini ve milyonlarca mısrayı boş bırakıyoruz. Kendi küçük mutluluklarınızı yazmanız ve bundanda küçük mutluluklar duymanız dileğiyle.)

Dr. Yalçın ERGİR
Düş Hekimi :)
Hayat Güzeldir
İclal AYDIN Syf:71-72

30 Ocak 2009 Cuma

MiM - üRüN TaNıTıMı

Pilli Cadı beni mimlemiş efendim Ürün tanıtımı yapmam gerekiyormuş...
Şöyle evde bir göz gezdirdim neyi tanıtabilirim diye sonunda karar verdim...
Hem yılbaşı hem doğum günü hediyem olan Eczacıbaşı schwarzkopf Looks Nemlendirici sprey de karar kıldım...

Ne işe yarar bu Looks Nemlendirici ?
Efendim benim gibi uzun saçlarınız varsa...
Yıkandıktan sonra papaz gibi kabarıyorsa...
Zor taranıyorsa... Bu ürün tam size göre ( wayy be tv den sipariş kanallarındakiler gibi oldu )Ayrıca Fön çekerken de kolaylık sağlıyo :) Kuzenim kuaförde çalışıyordu bunu bana getirdiğinde... Şimdi çıktı, biterse ne yaparım diye düşünmüyor değilim çünkü elim ayağım gibi oldu bu nemlendirici.. Krem bile kullanmıyorum artık bu nemlendirici sayesinde... Saçlarımı havluyla kuruladıktan sonra sıkıyorum nemlendiriciyi , tarıyorum ve bırakıyorum kendi kendine kuruyor. Ve kururken bir - iki defa daha tararsam fönlü gibi duruyor.. Yağlı bir görüntüsü de yok miss valla :)

* Resim kalitesi için özür dilerim. Nette resmini aradım fakat bulamadım eğer bulan, gören ve kuaför haricinde nereden alacağımı bilen biri varsa bi zahmet haber versin :D

Neyse gelelim işin en eğlenceli kısmına... Topu atıyorum ! Bendeniz, pandora, prncfrn, sinirli prenses ve Üfürükten prenses tutun bakalım :) Kolay gelsinn :)

29 Ocak 2009 Perşembe

ZaMaN

Bu günlerde hiç bir şeye yetişemiyorum...
Yemek saatlerim değişti.. Uyku düzeni..
Her şeye yumurta kapıya gelince yetişmeye çalışıyorum..
Tabii yetişemiyorum !!
Paçoz oldum iyice...
Saç baş bir yerde...
"Zamanı durdurabilecek bişeyler icad edilse ne iyi olurdu" gibi mülteci isteklerim baş göstermeye başladı..
Havalardan mı ne ?

28 Ocak 2009 Çarşamba

KaRMaKaRıŞıK


Ne tuhaf! içimde, içime sığmayan bi gariplik var...Satırlara dökmek istediğim sen, yoksun...Kaybediyorum parmak uçlarımdaki sıcaklığını. Nefes kadar içimde olduğun gerçeğini, her karanlığa aydınlık diye çizdiğim gözlerine bakarak söyleyememek ne acı ! Bekleyip her gece gökyüzündeki kandillerin yanması,uykunun beni çekip alması için dua ediyorum...

Sensizliğin acısını dindirmek için saklanıyorum gecenin içine...söylenmemiş veda cümlelerine anlamlar yüklüyorum...

Yalnızlığımı mı susturuyorum? bilmiyorum ! Hayallerim kadar yaşıyorum belkide...



Nasıl gittin ? sen gideli kaç zaman geçti ? akreple yelkovanın dansı kaç takvim eskitti farkedemiyorum...Sen gidince çıkardım saatimi kolumdan...Benim için duran Zaman ne yaparsa yapsın... isterse devam etsin kaldığı yerden... Bir mum alevinin aydınlığı kadar umut'tan başka sığınacak yerim yok şimdi bu karanlıkta... Öyle bir karanlık ki bu Sensizlik...Ben sadece durup sensizliğin mırıldandığı şarkıyı dinliyorum ,
sessizce ,
geceye karışarak ,
biterek her notasında...
Notaları yaralanmış bir şarkı Aşk... Sözlerini sen aldın, melodileri bende kaldı...



İnsan birini bekler mi böylesine umutla ? Acır mı canı giden için? Kaybettiğini düşünmek böylesine yaralar mı insanı  ? Bilmiyorum...

Yatağım ninni söyle bana !
Rüyalarıma giren ama yüzünü göremediğim sevgilime götür...
Uyut beni...

27 Ocak 2009 Salı

öYLeSiNe VoL 3

Masallar mutlu bitmiyor!

Ya da sadece benim hayatımdaki masallar mutlu bitmiyor! Ne zaman yüreğimi açmak istesem bir imdat çağrısı gibi! Bir yerlerden canımı acıtmak için bişeyler buluyorlar... Her geçen gün bir şeyler alıp götürüyor... Güvendiğim insanların sayısı giderek azalıyor ve her defasında ben daha çok yaralanıyorum... Gidişler, ayrılıklar ve daha niceleri...



Ayrılığın en kötü tarafı nedir bilir misiniz ?

Sen ayrılırsın ama eşyalar kalır...

Sen unutmaya çalışıyorsundur ama bazen duvardaki saat bile onu hatırlatır...


26 Ocak 2009 Pazartesi

Rhythm's : YeNi uMuTLaR


Yırtık Uçurtma, 1996'da Yaren Karahasan, Mutlu Arı ve Ertan Subaşat tarafından kurulan, Anadolu Rock müziğinin genç temsilcilerinden olan bir müzik grubudur.


Grup 1997 Mart'ında aralarına Şenel Aytaş'ın da katılmasıyla beste ve sahne çalışmalarına eğildi. Farklı dönemlerde çeşitli bas gitaristlerle sahne alan gruptan Haziran 2006'da Mutlu Arı'nın ayrılmasıyla solist olarak Alper Yazıcı katıldı.







Gün

Güneş doğunca

Yeni umutlarla

Yeniden başlar


Yaşam

Geçmişten arınınca

Yaşına bakmadan

Seni genç kılar


Yare giden yollar uzun

Gündüzü gecelere sorun

İnceden içine giren bu hüzün

Bir daha çıkar mı içinden


Gerçek olan şu, hayat kısa

Günler harcanmamalı boşa

Bir kalp ve hayat var önünde

Sev ve yaşa doya doya sen


Söz, Müzik: Yırtık Uçurtma


İndirmeniz için : Yırtık Uçurtma - yeni umutlar


Grubun internet adresi www.yirtikucurtma.com/


Bu grupla tanışmam aslında arkadaşlarımın sayesinde oldu... iki arkadaşım Alper Yazıcı'nın üniversiteden arkadaşı... Tüm albümleri var bende ama neden bilmem bu şarkı sözleri bana huzur veriyor :) Umarım sizde beğenirsiniz...

25 Ocak 2009 Pazar

AH BaBa


Cumartesi akşamı üst komşumuzun düğünü var...
Artık evden çıkıcaz, bir taraftan makyajımı yapıyorum, bir taraftan da babamla tartışıyoruz..


—Yaa düğüne giderken yapmasana şunu baba
—Banane ben böyle gidicem yoksa gelmem bak ( çocuk gibi inatlaşıyor )
—Ama yapma böyle çizgili pantolonun üstüne giyilir mi o ceket ?
—Bananee ben böyle gidicem işte
—Olmaz yaa takımını giy!
—İstemiyorum
—Bunlar yakışmamış kahveye gider gibi gidilir mi düğüne ?



O sırada telefon çalar zaten sinirleri tepesinde olan ben ;
—Efendim
—Pardon sigorta şirketinde mi çalışıyorsunuz?
— Hayır
—Ama şey adınız “Rüya” değil miydi ?
—Evet
—Şey ben sizinle konuşmak istiyorum aslında numaranızı şirketten aldım
—Ne şirketi ? Yaa bi kere kimsin sen telefon ilk açıldığında insan önce kendini tanıtır ! nesin neyin nesisin?
—Ama şey ben sizden çok hoşlanıyorum vıdı vıdı vıdı (adam nefes almadan konuşuyor )


O sırada baktım babam takımı sessizce yerine asıyor sıvışıcak dışarıya...


—Aaa yeter ama hiç uğraşamayacağım git aynaya bak, ona anlat derdini!
Çatt adamın suratına kapadım telefonu...
Doğru babamın yanına...


Sinir katsayımın arttığını gören babacım da mecburen verdiğim takımı ve kravatı takmak zorunda kaldı sesini çıkarmadan...
Ahh babacım nolurdu baştan değiştirseydin de şu sapığa haddini bildirseydim :)




AH BaBa

Cumartesi akşamı üst komşumuzun düğünü var...

Artık evden çıkıcaz, bir taraftan makyajımı yapıyorum, bir taraftan da babamla tartışıyoruz..


—Yaa düğüne giderken yapmasana şunu baba

—Banane ben böyle gidicem yoksa gelmem bak ( çocuk gibi inatlaşıyor )

—Ama yapma böyle çizgili pantolonun üstüne giyilir mi o ceket ?

—Bananee ben böyle gidicem işte

—Olmaz yaa takımını giy!

—İstemiyorum

—Bunlar yakışmamış kahveye gider gibi gidilir mi düğüne ?




O sırada telefon çalar zaten sinirleri tepesinde olan ben ;

—Efendim

—Pardon sigorta şirketinde mi çalışıyorsunuz?

— Hayır

—Ama şey adınız “Rüya” değil miydi ?

—Evet

—Şey ben sizinle konuşmak istiyorum aslında numaranızı şirketten aldım

—Ne şirketi ? Yaa bi kere kimsin sen telefon ilk açıldığında insan önce kendini tanıtır ! nesin neyin nesisin?

—Ama şey ben sizden çok hoşlanıyorum vıdı vıdı vıdı (adam nefes almadan konuşuyor )


O sırada baktım babam takımı sessizce yerine asıyor sıvışıcak dışarıya...


—Aaa yeter ama hiç uğraşamayacağım git aynaya bak, ona anlat derdini!

Çatt adamın suratına kapadım telefonu...

Doğru babamın yanına...


Sinir katsayımın arttığını gören babacım da mecburen verdiğim takımı ve kravatı takmak zorunda kaldı sesini çıkarmadan...

Ahh babacım nolurdu baştan değiştirseydin de şu sapığa haddini bildirseydim :)


24 Ocak 2009 Cumartesi

BeNiM GiBi


Yalnızca yağmur yağdığında seviyorum bu şehrin insanlarını...

Herkesin yüzü gözü ıslak,

Başları eğik omuzlarının arasında...

Yağmur yağdığında... Herkes...

Benim hep olduğum gibi...


Ceyhun Yılmaz




23 Ocak 2009 Cuma

SiGaRa


İnce belli bardakta çay...

Saçlarıma sinen koku...

Kül tablasında binlerce cinayet...

Elimdeki çayla dertleşirken sigaramın dumanı;

Sarhoş ruhumu soğuk havada ayıltmaya çalışıyorum...



22 Ocak 2009 Perşembe

BiR TuTaM HuZuR

Bugünlerde kendimi götürüp bir yerlere bırakabilsem şöyle birkaç günlüğüne... Gözyaşlarımı yanıma almadan... Hatta mümkün olsa da zihnimi boşaltsam hiçbir şey düşünmesem...

Öyle huzur dolu, öyle rahat...

Deniz.. Martılar...

Gülümsesem bulutlara, toprağa... Kuşlarla kanat çırpsam...

Simit satan çocukla birlikte susam kokusuna doysam...

Gözlerimle güneşi öperek,

Herşeyden uzak,

yaşayabileceğim bir tutam huzura ihtiyacım var

hayatın kıyısında...



21 Ocak 2009 Çarşamba

YaNıK PoRTaKaL / MaNDaLiNa KoKuSu

Sobayı özledim ben... Benim çocukluğum çatır çutur hatta annemin tabiriyle “ gürül gürül” yanan sobalı bir evde geçti... (Alttaki resimdekine çok benziyordu sobamız şömine gibi yanarken görüyordun içini... )



Sobalı evlerde büyüyenler bilir... Sıcaklığından öyle çok yararlanırsınız ki... Sabah kalktığınızda ev zaten soğuktur... Anneniz kalkar sobayı yakar. Tabi o arada çayı koymuştur... Eğer soba yanmadan uyandıysanız yataktan çıkmanıza asla izin yoktur.

“Soğuk üşütürsün çıkma dışarı “
diye söylenirken eğer yorgandan kollarınızı dışarı çıkarmışsanız tehditkâr bakışlar karşısında tekrar sıcacık yatağa gömülürsünüz :) Soba güzelce yanmaya başlar, oda ısınır, o sırada kahvaltınızı hazırlayan anneniz sobanın üzerine bir tel koyar. O telin üzerine bir önceki günden kalan ekmekler dizilir... Çaydanlık ta sobanın üzerindeki yerini alır... Bazen de soba yandıktan sonra o mis gibi ekmek kokusuna uyanırsınız... Sabah haberleri açılmıştır ve çizgi film izlemek için bin bir türlü şaklabanlık yapmaya hazırken sıcak ekmeğin üzerinde erimiş tereyağı ve mis gibi kokan ev reçeli aklınızı başınızdan alır...



Kahvaltıdan sonra güğüm sobanın üzerine konur. Sürekli sıcak su vardır evde... Sobanın üzerindeki tel’e çamaşırlar asılır, mis gibi kokular sarar etrafı... Hatta yemekte sobanın üzerinde pişer ağır ağır ve o sobanın üstünde pişen yemek kadar tat vermez büyüdükten sonra hiçbir şey...



Kestanelerde sobada pişirilirdi... Elleriniz yana yana onları sobanın üzerinde alıp soymak... Ne büyük keyif... Sucuklar bile sobada pişirilirdi korların içinde... Sonra portakal / mandalina kabuğu koyup, yanık kokusunu mazoşistçe koklardınız... Oda is koktuysa ya da misafir gelecekse, sobanın üzerine evdeki kolonyadan sıkmak olurdu ilk işiniz... Sobanın sıcaklığıyla yayılırdı koku tüm evi kolonyayla yıkamışçasına... Kolonya damlaları zıp zıp zıplayıp sonra kapağın etrafında fır dönerek buharlaşırdı ve onu izlemek kadar keyfili bir başka şey daha bilmiyorum sanırım... Hatta bazen böyle görsel bir şölen yaşamak için su dökerdim sobanın üzerine... Sonrasında bir terlik hali hazırda başımın üstünden teğet geçerdi... Annem:

“ Yapma demedim mi sana çatlatacaksın sobayı, getir terliğimi...”
“Hem atıyorsun hem de geri istiyorsun pışııkkk getirmem dövüceksin dimi “
Derdim...Keşke şimdi de fırlatsa...


Hatta hiç unutmuyorum bir defasında terliği yerine sobanın maşasını fırlatmıştı annem... Tabi kaçtığım için maşa bana değil kapıya isabet edip bir delik açmıştı kapıda... Maşayı çıkartana kadar peşimden bağırmıştı

“ Baban akşam gelsin söyleyeceğim görürsün sen... Sopalık evlat...”
Çocukluğum o sobanın maşasını ve annemin kalın topuklu terliklerini saklamakla geçti desem pekte yalan olmaz sanırım :)


Bizim evde sobanın en önemli aksesuarı üzerindeki dökme tuğlaydı... Annem her sabah tuğlayı sobanın üzerine koyar diğer odalardan geldiğinde de o tuğlanın üzerine biraz sıcak su döküp bir beze ya da havluya sarıp ayaklarının altına koyardı... Hasta olduğumda o tuğlayla gezmek zorunda kaldığımı hatırlıyorum :)



Evimiz İstanbul’un kenar semtlerinden birindeydi.. Çook eskiden Bakırköy’e bağlıydı... Sonradan ilçe oldu... Bakırköy’e bağlıyken hiç unutmam su tankerlerinden su taşırdı annem... Tüm komşular seferber olur, kapının önüne gelen tankerlerden büyük bidonlarla su alınırdı... Çocukluk işte o tankerlerin başında beklerdik annelerimiz su bidonlarını kenara çekerken sıramızı kapmasınlar diye... O tankerden alınan sular güğümlerde kaynatılır, leğende sobanın yanında yıkanırdım... (Malum banyo soğuk., benimde zırt pırt bademciklerim şişerdi o zamanlar...)Annem temizlik hastası denebilecek kadar titiz olduğu için ben yıkanacağım zaman mahalleli ne oluyor diye kapıya dayanırdı

“Adam öldürüyorlar yetişin “
çığlıklarım yüzünden...
“ Sus ! Su sıcak olmadan temizlenmezsin, pasaklı ”
derdi annem...


O tankerlerin zamanında elektrik kesintileri hayatımızın bir parçası olmuştu adeta... Elektrikler kesildiğinde – ki özellikle geceleri kesilirdi – Sobanın kapağını açıp, tavana yansıyan alevlerin yaptığı ışık oyunlarını izlemenin keyfi bambaşkaydı... Böyle ışıksız gecelerde annemin beni önüne oturtup koluma taktığı ve sardığı yün çilelerini hatırlıyorum... Hem babama gün içinde olanları anlatır hem de bir taraftan

“dik tut kızım”
derdi...



Ben çok sıkıldığımda da babam elleriyle o sobanın ışığında gölge oyunları yapardı... Tavşanlar, kurtlar, kuşlar ve yanık mandalina / portakal kokusu...


Çookk Özledim çookk...

20 Ocak 2009 Salı

DiYaLoGLaR VoL 1

Bir tır çevre yolunda arkadan korna çalmaktadır...


— Ben vitesi değiştirene kadar beklesinler yaa

— Oldu beklerler seni ne kadar beklesinler? Bak korna çalıyor hadi değiştir ...

—Anlamıyorlar mı vites değiştiriyorum !

— Nerden anlasınlar?

—Arkasında ışık falan yok mu? ordan anlasınlar!

— Ne ışığı yaa ? Sadece frende ve geri viteste yanar lambalar

—Vites değiştirdiğinde yananlarından da yapsınlar

— Oldu söyleriz yaparlar değiştir sen hadi...


Başka bir gün, başka bir kursiyer ders bitmiştir dönüş yolunda;


— Kursun orada mı ineceksin yoksa buralarda bir yerlerde bırakayım mı seni

— Efendim?

—Nerde ineceksin diyorum..

— Son durakta

? Ahahahaha tamam son durakta indiririm ahahah

— Yaa şeyy hocam pardon yaa kursta inicem demek istemiştim

—ahahaha tamam ordan sonrası yok zaten.. İyi bari müsait bir yerde orta kapı falan demedin ahahah




Yaşlı bir amca yolun ortasından gitmektedir... yine malum kursiyerlerden biri...

— Yavaşla hafif fren yap bak yaya var yolda..

Çekilsin yoldan ben acemiyim...

— Ya olur mu öyle şey yavaşla !


Bu konuşmalar sırasında kursiyer camdan kafasını çıkarır ve bağırır;


—Amca kaç kenara yoksa alıcam altıma

Ahahahaha napıyorsun sen ?
— Korna çalsaydım bakmayacaktı ki...
Ahahahaha


Erkek kursiyerlerden biri.. Önümüzde başka bir kursun aracı, içinde de bir bayan kursiyer...

— Önce onlar geçecek, bekle, yol ver geçsin..

Yaa neden hep bayanlara öncelik veriyoruz hocam ? önce ben geçeyim zaten o yavaş gidiyor

— Korkar stop ettirir ayrıca bilmem farkında mısın öğretmenin de bir bayan !

—Ehliyetimi alınca zaten size de yol vermem ki
— Sen hele al bir ehliyetini de... Sonra bir de beni yolda yakala da sonra konuşuruz bunu...
— Tamam hocam yol vereyim ama ilerde korkutayım mı ?
— Olmaz hem neden korkutacaksın ? Seni korkutsalar ?
— Korkmam ki !


(Sanki senaryoyu ben yazmışım ) O sırada arkamızdaki minibüs korna çalar ve erkek kursiyer arabayı stop ettirir...

— Korkmam mı demiştin ahahaha
— Yaa ötekine bakarken boşta bulundum
Tabii tabii... Korkutmaya çalışıtığın bayan gitti sen kırmızıda takılıp kaldın ahahaha



19 Ocak 2009 Pazartesi

üŞüYoRuM



Koynumda yatan buz kesmiş yalnızlığım

Dilimin ucunda asılı kalan kelimelerim

Yüreğimdeki rehavet

Gidin artık çok üşüyorum...



18 Ocak 2009 Pazar

Rhythm's : MeSH Maaol

Mohamed Hamaki (Arabic: محمد حماقي; Mohamed Ibrahim Hamaki 1975 te Cairo’ da doğmuş ). İlk albümü "Khallena N'eesh" (Let's Live!) 2003... Bu dinlediğiniz şarkı da Naweeha isimli albümünden bir parça pazartesine neşeli girelim :)


Bu arada şarkıyı bana yollayan hayal perdesinde’den aldığım bilgiye göre şarkının ilk sözleri “ inanamıyorum ellerin ellerime dokunuyor ve korkuyorum hayal olmasından “ mış efendim


iyi dinlemeler :)





indirmeniz için : Mohamed Hamaki Mesh Maaol