24 Kasım 2008 Pazartesi

BoNiBoN

Bonibon, çantada cepte bonibon, kakaolu draje bonibon.... Nerden takıldıysa takıldı bugün ağzıma :) Aldı götürdü beni uzaklara...


Sanki dün gibi...


Altın kızlardaki Dorothy nin Anneee diye söylenince annemin anneanneme bakıp gülmeleri...

Kara şimşek izlerken kitlenip kalmalarım...

A Takımındaki Baracus bulduğu her aletten bir savaş makinesi yaparken bende istiyorum dediğimde babamın yüzünün aldığı ifade ve o sırada murdock yine salakça bişey yaptığında ona gülerken dediklerimi unutması...

La Linea ( Bay Meraklı) her çıktığında televizyonun dibine oturup sesini sonuna kadar açıp dediklerini anlama çabam...


The World of David the Gnome ( Türkçe ismini hatırlamıyorum)çıktığında ekrana kilitlenmem bittiğinde



— Anne ne olur videoda açsana

— Ama kızım orda almanca

— Olsun izlicem işteeeee... diye ortalığı kaldırmam...




Cin Ali ve Ayşegül serisini ezberlemem... Kitaplar bitince yenisini almak için babamı kırtasiyeye kadar sürüyerek götürmem...



Her Pazar günü ALF ‘in Willie’yi delirtmesini ve şanslı isimli kediyi kovalaması ama bir türlü şanslıdan kedili börek yapamamasını sabırsızlıkla beklemem...


Her maceranın sonunda “i'm a poor lonesome cowboy, i've a long long way from home” diyerek günbatımına doğru giden kovboy Red Kit ‘e olan aşkım...















Cosby ailesi fanatikliğim..

Uzaylı zekiye çıktığında yeğenimin ben o değilim adımız aynı sadece serzenişleri...

Köle isaura’ annem seviyor diye izlemek zorunda kalmam...

Erkan Yolaç’ın Evet hayır yarışmasını izlerken soruları bana soruyormuş gibi cevap vermem ve karşısındaki bilemeyince kızmam...

Perihan abla’ daki meraklı Melahat’i komşumuza benzetmem...

Alcanzar’ daki çocuğa aşık olmam... Şarkısını yalan yanlış ezberlemeye çalışmam...

Pembo ve TipiTip çiğneyip sakızdan çıkan karikatürleri saklamam...



Annemin soyduğu mandalina portakal kabuklarını oda parfümü niyetine sobanın üzerine koyduğunu, Kestanelere bıçaklarla çizik atıp sobanın üstüne dizdiğimizi, akan soba borusunu... Cam şişe deki Pepsi ve Coca-cola şişelerinin bitmesiyle annemin onları amacının dışında kullanmasını... Annemin dokunulmazları arasındaki aşk merdiveni isimli garip çiçeğe olan hıncımı ve annemin bana kızdığı bir gün elindeki maşayı fırlatmasıyla kapıda oluşan deliği... Leblebi tozunda boğulmamı...Balkondaki salıncağım... Panço yerken Kontra bisikletten düşüp dizimi parçalamam...O zamanlar boyu benden büyük olan peluş fil’i sürükleyerek salonun ortasına getirmem ve koltuk niyetine üstüne oturmam...



Ninja kaplumbağalar, hayalet avcıları, parlement gecesi sineması, he-man, shira, Beverly Hills teens, gazoz kapakları, misketler, edi ile büdü, cumartesi gecelerinin vazgeçilmezi; Bir başka gece, solo test, HBB, BMX bisiklet sevdası, hayat ağacı, cesur ve güzel, tetris, papaz kimde, pinokyo katlanan bisiklet, Denver the last dinosours, 7 den 77 ye, Adam olacak çocuk, pembe panter...


Ve daha nicesi film şeridi gibi geçti gitti gözlerimin önünden... Eskiden ne kadar içten kahkahalar attığımı hatırladım... içim cız etti...


Ve işte ;

Çocukluğumdan hatırladığım, içimi cız ettiren resimlerden bazıları...


21 yorum:

Kızıl dedi ki...

"Annemin soyduğu mandalina portakal kabuklarını oda parfümü niyetine sobanın üzerine koyduğunu" :((((


Sende benim içimi cız ettirdin güzel insan. Üzüldüm ama yüzümde de tebessüm oluşmadı değil yani. Her birini yazmışsın yaşadıklarımızın, anımsadıklarımızın. Sabah sabah çok güzel bir anı paylaşımı oldu bu.

Yüreğine sağlık!

Bizler daha mutluyduk değil mi çocukken?

kişisel depresyon anları dedi ki...

bizim kuşak hep aynı şeyleri yaşamış anlaşılan ortak çok nokta var... ama yenilerde bu yok iletişimsizlik ondan sanırım :(

Camilla dedi ki...

İncindim, incitildim derinden
Terkettim kendimi
Tesadüfen karşılaştım içimde
Kendimle yeniden
Bir minicik kız çocuğu bak
Duruyor orada hâlâ
Anlatamam gördüklerimi
O neşeli çocuğa
Artık beni asla yaralayamaz
Hayat eğer istemezsem
Yıllar beni kolay yakalayamaz
Ben durup beklemezsem
Siz yine de incelikli davranın
Benim kadar değilse de
Ben bu yüzden, incelikler yüzünden
Belki daha çok üzüldüm

bu sarkıyı gönderiorum sana..

Üfürükten Prenses dedi ki...

aynı dönemiz galiba..
etkilendiğin herşeyin etkileri bende de mevcut..
güzel anılar ama buruk.. son zamanlarda büyüme fobimle karşı karşıyayım.. 25 yıl nasıl geçti,hala inanamıyorum:/

pRncfRn dedi ki...

Aah... Çok uzak olmasa da ne kadar özlemişim Ruyayla bir bilsen...

Uyumsuz dedi ki...

Ben her an özlüyorum o günleri :(

RuYaYLa dedi ki...

Pandoracım efet yaa çocukken çok mutluyduk.. Pamuk şekerlerimizin tadı bir başkaydı, elma şekerleri çok daha tatlıydı... Herşey çok başkaydı :(

RuYaYLa dedi ki...

kişisel depresyon anları; yeniler ıssız bir dünyada büyüyorlar canım... Çoğumuzun annesi çalışmazdı, bizimle çok daha fazla ilgilenirlerdi.İnsanlar para peşinde koşmaktan çok ailelerine sevdiklerine değer verirdi.Şimdi yaşam kavgasına düştü insanlar ...

RuYaYLa dedi ki...

Camillacığım çok severim bu şarkıyı teşekkür ederim canım..

RuYaYLa dedi ki...

Üfürükten Prenses;
Evet, 25 yıl bitti gitti geriye sadece hatırlara kaldı.. Aslına bakarsan bende de büyüme fobisi var bu aralar ondan sanırım bu kadar eskiye özlemim..

RuYaYLa dedi ki...

prncfrncım dün gibi değil mi ? Eski bir film tadında hatıralar..

RuYaYLa dedi ki...

Uyumsuz
Hoşgeldin :)
Özlememek mümkün değil.. Unutulmazdı her biri..

aysema dedi ki...

Ne güzel anlatmışsın o günleri...
Tek kanallı TV sayesinde ne kadar ortak paylaşım var. O yıllardaki çizgi filmleri ben de ezbere biliyorum. Kızımla birlikte hepsini izliyordum. İzlediklerimiz hakkında yorumlar yapıyorduk. Şimdi seçenekler çoğalınca ortak noktada buluşma olanağı azaldı sanırım...

Portakal kabuğu, kestane ve çaydanlık sobaların getirdiği keyifti...

Çalışan annelerin çocuklarla daha az ilgilendiğine katılmıyorum. Ayırdığı zaman az da olsa nitelik önemli. Evde olan çok ilgileniyormuş gibi görünse de her zaman öyle olmuyor. Çoğu ev hanımı olan annelerin çocukları okuldan çıkınca çantasını bize bırakmak zorunda kalırdı. Anneleri kabul günlerinde olurdu çoğu...

Çalışan anne zamanını planlayarak, ev işlerinde yardım alarak çocuğuna daha fazla katkı sağlayabilir.

Çok özledim yazıları galiba, uzattım mı yorumu?

Sevgiler...

Adsız dedi ki...

Ama bunların hepsi benim çocukluğum:)

RuYaYLa dedi ki...

Aysemacım; Öncelikle geçmiş öğretmenler gününü kutluyorum..

Çalışan anneler konusuna gelince benim gördüğüm tüm çalışan annelerin çocukları büyürken çok zorluk çekti.. Çocuklar okuldan geldiğinde başıboş sokaklardaydılar anneleri işten gelene kadar ve anneler işten geldiğinde yorgunluktan görmüyorlardı bile çocuklarını...

Etrafımdaki anneler böyleydi ama tabi her çalışan anne aynı olacak diye bir kaide yok :)

RuYaYLa dedi ki...

Kayıp renk;
Hepimizin çocukluğu...Hepimiz bunlarla büyüdük... Bazen keşke büyümeseydik herşey aynı kalsaydı diyorum...

Emre KORLU dedi ki...

bonibon'a bayılırım renklerini seçerek yerim ..önce turuncuları sonra kırmızıları sonra sarıları ve sonra diğerlerini:)

RuYaYLa dedi ki...

Gayyorcum bende seçerim renklerini.. ilk önce hangi renkten çok varsa ondan başlarım :)

DeliRapunzel dedi ki...

çok güzel bir yazı olmuş... bütün çocuklupum gözümde canlandı kare kare..
evet 25 yıl geçip gitti. güzel geçti ama gidiş pek hayra alamet değil gibi geriye dönüp baktığımızda...
eline sğlık...

bu yazıya istinaden yorum bırakan herkesin / hepimizin 25 yaş sendromunda olduğunu anlamak hiçte zor değil...

merak etmeyin kızlar, eminim bir 25 yıl sonra bu günlerimizide arar olucz:(((

RuYaYLa dedi ki...

Delirapunzel;
Hoşgeldin... Çeyrek asırı geride bıraktık iyisiyle kötüsüyle... o sendromlar geriye doğru baktığımızda normal galiba :)

Umarım 25 yıl sonra - yaşarsak o kadar tabi- bu günlerimizi aramayacak kadar çok mutluluk biriktirmiş oluruz :)

Sevgiler..

Unknown dedi ki...

Congratulation for the great post. Those who come to read your article will find lots of helpful and informative tips.

HP - ENVY 17.3" Laptop - 8GB Memory - 1TB Hard Drive - Natural Silver

HP - 17.3" Refurbished Pavilion Laptop - 6GB Memory - 500GB Hard Drive - Charcoal Gray