2 Kasım 2008 Pazar

Hafta Sonu Kaçamağı

Aslında neresinden başlasam bilmiyorum :) En iyisi yola çıkacağım günden başlayayım ben anlatmaya...

İşten çıktım eve gitmeden önce 2 hatta 3 saatim vardı. Yengeme uğradım laf lafı açtı tabiî ki fark ettiğimde telefonda 6 cevapsız arama vardı :) Alper hocam Balıkesir’den gelmiş;


Öğretmenim 20 km kaldı geliyorum, seni nerden alayım ?


Tutuştum tabii :) Koşa koşa sahile gittim, buluştuk. Doğru alışverişe gittik. Mangal malzemeleri, içecekler vs aldık. Eve geldik, koşarak yine eşyalarımı aldım, apar topar taslak halinde bıraktığım yazımı yayınladım ve Neriman hocamı almaya okula gittik ve sonra saat 15.30 gibi 3 öğretmen çıktık yola...



Erikli’de akşam güneşin batışına yetiştik :) Otele daha önce rezervasyon yapmıştık. Kapıda karşılandık...

Odalarımıza yerleştik. Birer duble cin içtikten sonra yemeğe indik. Otelde bizden başka bir tek otel çalışanları vardı. Koca otel bizimdi...

Deniz Çipurası istedik önden mezelerimiz geldi, peşine o mükemmel Çipura’lar, rakı... Hayatımda yediğim en mükemmel çipuraydı... Yemek sonrasında sürekli el etek duran garsona

şömine başında fasıl istiyoruz

Dedik. Cümbüşünü kapan Birol Bey masamıza geldi ve başladı çalmaya...



Duydum ki Unutmuşsun, Huysuz ve Tatlı Kadın, İstanbul Sokakları...

Meyve tabakları, çerezler geldi müesseseden...

Sonrasında bir şişe ouzo ikram etti Birol Bey bize :) O kadar sarhoş olmuştuk ki içmedik.

“ O zaman hediyem olsun ister saklarsınız, isterseniz sonra içersiniz” dedi ve sonrasında odalarımıza kadar cümbüşüyle söyleyerek, çalarak eşlik etti Birol bey...



Ertesi sabah kahvaltıya indik. Kahvaltımızla birlikte otelin yaramaz muhabbet kuşu da geldi masamıza... Ekmeğimizi onunla bölüşmek zorunda kaldık. Çünkü gitmeye hiç niyeti yoktu hatta salatalıklarıma da göz dikti ve bir güzel afiyetle yedi :)

Aslında amacımız yolda güzel bir yer bulup piknik yapmaktı. O yüzden hazırlıklı gelmiştik ama sonra otelde mangal yapmaya karar verdik. Kahvaltıda akşam mangalı için iznimizi de aldık yetkililerden... Kahvaltının ardından gönül rahatlığıyla yola çıktık...


Çam kokulu köy yollarından Enez’e giderken birkaç kişiye yol sorduk...

—Enez’e gitmek istiyoruz

Keçileri otlatan bir çoban:

—ilerden sola

Köylü bir teyze:

—ilerden sola

Genç bir çocuk:

—ilerden sola

Traktörün üzerindeki 80’li yaşlarında bir köylü:

—ilerden sola

Neriman Hocam:

Herkes solcu burda!


Tabi biz bu tepkiden sonra kahkahalara boğulduk. Kulaklarının ağır işittiği o anki yüz ifadesinden belli olan yaşlı köylü öyle bir baktı ki, kesin;

"ne dedim ki ben niye güldü şimdi bunlar ?"

Demiştir içinden...


Sora sora Bağdat bulunurmuş yaa bizde Enez’ e geldik sonunda...

Denizle nehrin flörtünden doğmuş bir göl vardı, Dalyan gölüymüş... Flamingolar falan vardı kıyısında bir sürü balık gördük... Gölü ikiye bölen yoldan geçerek Altınkum sahiline gittik... Kasımda bile bu kadar güzelse deniz yazın kesinlikle mükemmeldir diye düşünmeden edemedik doğrusu...



Geri dönüp, Enez merkezindeki tarihi eserleri gezdikten sonra Meriç’i görmek istedik. Sorduk, yerliler

“ Askerler kimseyi yanaştırmazlar”
dediler.

Şansımızı deneyelim dedik ve Yunanistan sınırına gittik... Gözetleme kulesinde 3 asker vardı.

— Meriç’i görmeye geldik bakabilir miyiz ?

— Yasak!

— Çok merak ediyoruz ama ?

— Yasak!

( inat ettim göreceğim! )

—Tamam, o zaman siz fotoğraflarını çekin madem yasak! O kadar yoldan geldik bari fotoğrafta görelim...

— Yasak!

— Size de mi Yasak ?

(Baktı ki başa çıkamayacak benimle )

— iyi peki gelin çekin fotoğraflarını... Ama çabuk olun!


Bizimle birlikte gözetleme kulesine çıktı 5 günü kalmış İzmirli asker, bir taraftan sorularımıza cevap verdi, bi taraftan da

—Şurasını da çekin orası bir başka güzel...

—Meriç’in yarısı bizim yarısı Yunanların...

Diye açıklamalar yaptı. Biraz daha kalsak askerlik anılarını, yunanları falan anlatmaya başlayacaktı...

Teşekkür edip geri dönüş yoluna çıktık.



Yenice, Çavuş köy, Büyük Evren, Abdürrahim, Hasköy, Çelebi, Şaban Mera, Koruklu köylerini ve Danişment’i geçtikten sonra Erikli köyünde köy kahvesine girip kuş bakışı görünen Tuz gölüne karşı çaylarımızı içtik...

Otelimize geldiğimizde gene kapıda karşılandık...

Daha önce et almamız için büyük evren köyünü öneren adama oradaki kasabın kapalı olduğunu, geçtiğimiz onca köyde bir kasap dahi bulamadığımızı sitemkâr bir şekilde anlattıktan sonra et aramaya çıktık. Zorla bir yerde (dondurulmuş bir şekilde tabiî ) et bulabildik...


Biraz dinlendikten sonra sahilde yaktık mangalımızı... Zeytin adında bir köpek vardı başımızdan ayrılmadı. İşletme sahipleri sağ olsun restoranın alt kısmında Dolphin Beach Club ta denize birkaç mt mesafede bize bir masa hazırladılar...


Denizde askeri tatbikat gemilerinin ışıkları, hafif loş, karanlık bir fon,

renkli spot ışıklar ve tepemizde yanardöner aynalı top... Ayarlasak ya da istesek eminim ki olmazdı böyle bir manzara...



Alper hocamın yaptığı Adana Kebaplar, Neriman hocam ve benim hazırladığım közlenmiş patlıcan, soğan, domates ve biber ve tabii ki rakımız... Aaa unutmadan etin kokusunu alan Zeytin :) Arka fondan da güzel bir müzik koydular...

Kaç saat orda kaldık bilmiyorum... Bir ara Birol Bey bize eşlik etti yedik içtik güldük eğlendik... Sonra restorana çıkıp biraz da orda devam ettik... Dalış kulübünden bir grup gelmiş biz aşağıda yemek yerken...

Fotoğraf makineleriyle ve gürültüleriyle bizi ziyadesiyle rahatsız ettiler... Sadece yemek salonunda değil, gece yarısı odalarına çıkarken de aynı şeyi yaptılar... Tek kaldığım için, gürültüye yataktan fırladım, elektriklerde kesildi, bir korku atağı yaşayıp sövdüm acıcık –Padişahın bile arkasından söverlermiş - orası ayrı konu :)


Neyse son olarak hayatımda ilk defa 2 yıldızlı bir otelde kaldım. Böyle bir yer hayal etmemiştim açıkçası... Salaş bir mekân bekliyordum ( banyoları gerçektende öyleydi yaa neyse ) işletmecisinin sanki misafir ağırlıyormuşçasına rahat tavırları, servisi, güler yüzlü elemanları ve yemekleriyle gönlümde taht kurdu İşçimen Hotel...


Harika bir hafta sonu kaçamağıydı...


Resimlere Burdan bakabilirsiniz :)

13 yorum:

pRncfRn dedi ki...

Ya Ruyayla anlat dedik de kardeşim bu kadar da demedik ya yarın sınavım var etme yazıktır şimdi gidecek hal kaldı mı!

Sanat müziği, cümbüş, içkiler, kebaplar, közlenmiş patlıcanlar, göl manzarası! Daha ne olsun ya, hayat budur!

pRncfRn dedi ki...

Linki görmemiştim, fotoğraflara baktım şimdi, harika görünüyor hele o flamingolar! Enez Kalesi de oldukça ilginç bir yer galiba, gerçi bana surlar hep ilginç gelmiştir :)

Bu arada oteldeki o nargile süs mü? Değilse hemen vizelerden sonra atıyorum kendimi o otele!

RuYaYLa dedi ki...

Prncfrncım
Valla anlat dediniz ben dünden razıyım zaten böyle güzel bir kaçamağı anlatmaya.. Anlatıverdim gitti :) arada bi kaç şey atladım yoksa çok uzun olacaktı pekte kısa oldu denemez yaa neyse :P

Valla böyle 2-3 günlüğüne gezilecek harika bir yer :) yazın kalabalıkta bu kadar zevkli olmazdı eminim ki :)Ama araba yoksa sonbahar-kış mevsiminde ulaşım zor.. otobüs vs hiç bir şey yok. Bakkal bile yok yahuu her taraf kapalı :D

Sınavdan sonra sen o linke bir kere daha bak çok yavaş yükleniyor picasaya :( hala daha yüklüyorum resimleri...
Ayrıca o gördüğün nargile süs değil sanırsam... Tavla oynayıp nargile içen birisi vardı orda :)

aysema dedi ki...

Yazını okuyunca birden tatili çok özlediğimi fark ettim. Gerçi artık çalışmıyorum, her gün pazar benim için, ama tatil değil.

Çipura,mangal, patlıcan közleme (salatası mı)ve arkadaşlar... İmrendim doğrusu.

RuYaYLa dedi ki...

Bende pek çalışıyor sayılmam günde 3 saat falan çalışıyorum ama o kadar çok özlemişim ki tatili sevgili Aysema ilaç gibi geldi bu iki gün...

*Salata denebilir yaptığımız şeye tüm közlediklerimizi kocaman kocaman doğrayıp limonlu yağlı sosun içine koyduk :)

En kısa zamanda bir tatil yapmalısınız bence insan kendine geliyor...

kişisel depresyon anları dedi ki...

Oh ne tatilmiş, aslında hafta sonları tembelliği atıp üstümüzden kaçmak lazım böyle yerlere.
imrendim şimdi... eve gidince biber ve patlıcan közleyeceğim canım çekti... :)

RuYaYLa dedi ki...

Kişisel depresyon anları;
Harikaa bir hafta sonu tatiliydi mutlaka kaçmalısın bir hafta sonu böyle bir yere.. Evde kaldığımda çok yoruluyormuşum oraya gidince farkettim...

Afiyet olsun :)

Camilla dedi ki...

walla ne yalan söyliyim bak actım blogu, içimden de işalah ruyayla dönmüştür de yazmıştır tatilini dedim:) nasıl anlatmışsın ya, nası ballandıra ballandra anlatmışsın:) kendi kendime mutlu oldum yazıyı okuyunca o derece:)

Camilla dedi ki...

canm bu arada benim adres değişti biliosun, eski adresi sil listeden istersen.

RuYaYLa dedi ki...

Döndüm de işe bile başladım :) Camillacığım ballandırılcak kadar güzeldi..
Sildim canım adresi ama yeni adresinde güncelleme tarihi fln yazmıyor :(

Camilla dedi ki...

alla alla.. bunu da silip bi daha eklesen olur mu ki o zaman ?

RuYaYLa dedi ki...

valla 2-3 denemeden sonra oldu :D

Unknown dedi ki...

Your post really cool and interesting. Thanks very much.

HP - Mini A7K67UT 10.1" LED Netbook - Intel Atom N2600 1.60 GHz - Black

HP - 15.6" Refurbished Laptop - 4GB Memory - 500GB Hard Drive - Charcoal Gray