31 Mart 2009 Salı

.. DaN SoNRa

Nedir bendeki son günlerdeki haller?


Tembelliği iyice ele aldım...
Aşk filmleri izleyip zırlamakla meşgulüm son günlerde..

Son yazılarıma göz gezdiriyorum da.. Eskisi gibi değil hiç birisi.. Bir eksiklik var , bir gariplik..
Farkında mısınız ? Mutluluk kelimeleri çok az ..
Sıkıldım artık..
Kalemi elime aldığım anda ucundan çıkan kelimeler sürekli canımı yakıyor..

Ardıma bakmadan gitmek istiyorum buralardan..
Kayıplara karışmak..
Hafızalardan silinmek..
Telefonumu bilen herkesten uzak..
Aramasınlar , sormasınlar..

"Hayır " ın kelime anlamını öğrenip ISRAR dan nefret ettiğimi anlasınlar artık...

*Kahve içmeye çağırmasın mesela niyeti benimle çıkmak olan ama " hayır" dememe rağmen uzun zamandır bunu bana kabul ettirmeye çalışan biri..

Anlamıyorum "hayır" kelimesinin neresi anlaşılmaz ?

*"İş çıkışı buluşalım "diye ısrar etmesin ötekisi...

*Eski sevgililerim çıksınlar artık hayatımdan..

Özellikle "birlikte aldığımız kupa duruyor mu ? benimkisiyle ben her sabah kahve içip seni hatırlıyorum" diyen... Ben o kupayı hatırlamıyorum bile ! Bin defa oldu söylüyorum ama ısrar ediyor her defasında..
El insaf !?! aradan 7 yıl geçtii ne bileyim ben o kupaya ne olduğunu ?


Beni azıcık anlasınlar yaa nolur..

Anlamıyorum ki kırmak istemedikçe neden bu kadar üstüme geliyorlar ? Olmaz diyorum ama "Hayır " kelimesini lugatlarından çıkartamamış insanlarla muattap olmak istemesem de yine de oluyorum ! Özellikle de Eski sevgililerim beni çıldırtıyor.. Anlamıyorum ki "Ayrılık" ve "Hayır" kelimelerinin anlamını neden kavrayamadıklarını..

Ayrılık : ayrılık, -ğı is. 1. Ayrı olma durumu. 2. Birinden uzak düşme 3. Düşünce, görüş veya duygu arasındaki uymazlık, mübayenet.

hayır 1. Yok, öyle değil, olmaz anlamlarında onamama, inkâr bildiren bir söz 2. Olumsuz cümlelerde anlamı pekiştiren bir söz.


Açık ve net işte !

Tek taraflı olur mu yani bu işler ?


Olmuyor işte... Yok yani şu evlilik programlarındaki muhabbete döndü artık önüne gelen
"ELEKTRİK mi yok ? "
"Elektirik kesintileri çok sende, biri çıkacak ve çarpılacaksın ! "

"istemediğin ot dibinde bitermiş takma"

diyerek gülen arkadaşlarıma fazlaca sinir olmaya başladım..

Acilen DDT (Dikloro difenol trikloroethan - kalıntıları yaklaşık 15 yıl kadar varlığını sürdürebilen, 5 grmı zehirleyen 25 gr mı öldüren, son derece zehirli bir böcek öldürücü.) istiyorum..

En az 25 gr vermek gibi hain planlarım var !

Ve sen sevgili kuzenim ! Eski sevgilim seni gezmeye götürüp, sana yemek ısmarladıysa bundan bana ne ? Neden söylüyorsun ki ! Beni unutamamıştaa..! Tek taş almışta benden başkasına vermek istemiyormuştaa... ! bak bak !

ilk DDT ' yi sende uygulayacağım bu gidişle..

Ayrıca Elektrik konusunda benimle uğraşan sevgili arkadaşlarım;
Çarpılma konusunda dualarınız kabul oldu sonunda !! kek yaparken mikser çarptı ...
Dikilmiş saçlarımla mikserle harika bir aşk yaşıyoruz ! gayet mutluyum ! duyrulurr !

Kayışı kopardım hayırlısı olsun !

30 Mart 2009 Pazartesi

MiM - AkLıMa iLK GeLeN CüMLeLeR

Aysema öğretmenim mimlemiş beni..
Aklına gelenleri yaz diye..


Saat bilmem kaçç
Saymaktan yoruldum...

Yoruldum.. Yaşanmışlıklarımı zihnimde saklamaktan..
Sakladıklarımı ufacık birşeylerin hatırlatmasından..
Mesela pazar günleri..
Pazar günleri dedim de hep ertelenmiş zamanlardır pazar günleri benim için..
Evet çok erteledim ben.. Özellikle de pazar günleri..
Herşeyi erteledim..
"Ertelemesydim eğer son bi defa da olsa görebiliecektim" cümlesi yankılanır pazar günleri zihnimde..
Neden diyeceksiniz;

Dedem de bir pazar günü öldü.. Benim ertelemem yüzünden ben son bir defa göremedim onu.. "Sabah kahvaltısından sonra işlerimi halledip giderim" dediğim için..
ve ben geç kaldım..

Asla geri gelmez biliyorum ve "bundan sonra kime olursa olsun ne olursa olsun ertelemek istemiyorum hayatı, söyleyeceklerimi söylemek istiyorum, sonradan keşkeler denizinde boğulmamak için.. "desem de.. Her pazar geldiğinde ertelemeye devam ediyorum..
Bir sürü keşkeler biriktiriyorum yaşama dair..


PS: Karamsar bir yazı olsun istememiştim.. Öylesine uzun süre baktım ekrana.. Yaz dediğinde de yazılmıyor ki :) Sonra iş bankası maximiles reklamı aldı götürdü beni.. Anılar kovaladı sonra birbirini...

Neyse gelelim en güzel kısmına topu kime atsam, kime ?

Esrik,
Beyaz Mendil,
Kişisel depresyon Anları
ve Elif..den

diyorum.. hadi bakalım sıra sizde...

29 Mart 2009 Pazar

Rhythm's : SoMeoNe'S WaTCHiNG oVeR Me

Kara DioGuardi ve John Shanks tarfından yapılan ve Hilary Duff tarafından seslendirilen bir parça seçtim bu hafta size..

2004 yılında başrolünde Oliver james ve Hilary Duff'un oynadığı Raise your Voice - Sesini Duyur- isimli filmde keşfetmiştim bu şarkıyı.. Filmde ölen kardeşi için yazdığı bu şarkıyla filmi bitirmişlerdi..
Ayrıca şarkının klibi içinde filmin bu sahnesini kullanmışlar..


İşte filmin son sahnelerinden oluşan klibi..



"ve şu anda
bu ana aitim
düşlerime
...
insanların ne söylediğinin hiçbir önemi yok
ve ne kadar zaman alacağının önemi yok
kendine inan
ve yükseklere uç

ve sadece senin ne kadar doğru olduğun önemli
kendine dürüst ol ve kalbini takip et

ve vazgeçmeyeceğim
hayır yenilmeyeceğim
kırılmayacağım
bundan hemen sonra dünya dönüyor gibi görünüyor
ve güçlü olacağım
herşey kötü gitse bile
karanlıkta ayakta dururken
hala inanacağım ki
birisi yukarıdan beni seyrediyor
(evet,evet)
birisi yukarıdan beni seyrediyor
"


İndirmeniz için: Hilary Duff - Someone's Watching Over Me

28 Mart 2009 Cumartesi

SaaT



Günde bir - iki defa da olsa doğruyu gösteren bozuk / pili bitmek üzere olan saat;

Ne farkımız var seninle - son günlerde - ?

27 Mart 2009 Cuma

öYLeSiNe VoL 7

Sabahtan beri tutturdum bir şarkı..


"Uzaklarda bir yerlerde
Tanımadığın bilmediğin
Ama yüreğinde özlediğin
O kadın ben olsam.."



Hayali biri var düşlerimde büyüttüğüm..

Ben bu şarkıyı her söylediğimde duyuyor biliyorum.. O'da bir yerlerde beni bulacağını biliyor..

O gelene kadar ;
Ben hep yanlış zamanda,
yanlış yerde ve yanlış kişilerin yanında olacağım..

Belki de bu beni daha da yaralayacak..
Belki de o geldiğinde yaralarım yüzünden artık

ben ,
ben olmayacağım...

Belki de büyüyeceğim..
Bilmiyorum..


Tüm bu düşüncelerle boğuşurken ; başka bir şarkı geliyor, gözlerim nemli nemli mırıldanıyorum ağzımın içinde ;

"Yokluğunda çok kitap okudum , aradım, neredesin , nerede?"



Ve eksik bir yazı daha...
nokta nokta nokta...

26 Mart 2009 Perşembe

MiM - BoŞLuKLaR

Sevgili Aysema Öğretmenim beni mimlemişti bir kaç gün öncesinde..


Alıştırma:

Genellikle çok derinlerde sakladığımız kazarak ortaya çıkarabileceğimiz yönlerimiz vardır. Kim ne derse desin hiçbir zaman çok geç değildir.


Eksiklerimiz kadar olumlu yönlerimizi de kabul etmek oldukça önemlidir.


Cümleleri tamamlayın lütfen:


1. Çocukken .......yaşayabileceğim güzel anları........ kaçırdım.

2. Çocukken .......Sokağa çıkmaktan, sokaktaki çocuklarla deliler gibi koşmaktan, terleyip gerekirse hasta olmaktan, çocukluğumu diğer çocuklar gibi doya doya yaşamaktan........ yoksundum.

3. Çocukken .......yalnızlıktan ve hep bir camın ardından dünyaya bakmaya alıştığımdan........ yaralanmış olabilirim.

4. Çocukken .......Babam gibi ........ olmayı hayal ederdim.

5. Çocukken .......Bir kardeşim olsun........ isterdim.

6. Evimizde asla yeterli .....Özgürlük..... olmadı.

7. Çocukken daha fazla .....Özgürlüğe...... ihtiyaç duyardım.

8. Bir daha asla .....Annemin konuştuğunu ve yaptığı o güzel yemekleri yiyemeyeceğim ve..... göremeyeceğim için üzgünüm.

9. Yıllar boyunca ....Büyümenin nasıl bir şey olduğunu..... merak ettim.

10. ......zaman....... kaybımdan dolayı hep kendimi suçladım.


Efendim bende bu mim'i
Kişisel Depresyon Anları,
Digital Kelebek,
Esrik Öfke,
Zoitsa,
Beyaz Mendil,
Efsa,
Pilli Cadı
ve
Prncfrn a Paslıyorum... Hadi bakalım sıra sizde :)

24 Mart 2009 Salı

öYLeSiNe VoL 6


Kaçıyorum..
Evet ben kaçıyorum ve kovalıyor sevdasını bende yaşamak isteyenler..

Seviyorum yaralı ruhumu görmezden gelenleri.. Ama bir yandan da yaralarımı görenlerden ve sarmak isteyenlerden kaçarcasına uzaklaşıyorum bir sürü bahaneyle.. Görmezden gelip, canımı yakabilecek olanların yanında alıyorum soluğu..

Nasıl bir tezat bu? Aslında yaralarımın kabuk tutmasını isterken, neden daha fazla yaralayacak insanların yanında boşa vakit harcıyorum ?
Seviyorum dediklerinde kaçmak yerine, neden izin vermiyorum yaralarımı sarmalarına ??
Sevmek, güvenmek bu kadar mı zor ?

Belki de sevgili Parpalinin dediği gibi; beni sevenlerin canını yaktığım düşüncesi, daha da yaralıyor ruhumu..


Yıllardır belirlediğim kalıbın içini doldurmuyor hiç kimse..
Deniyorum, olmuyor.. Olmuyor işte...

Yazılı Resim ; Supradyn'e aittir

Anladığım anda ; hayatıma girerken ne getirdiyse, hepsini pencereden aşağıya kafasına fırlatıyorum sanki..
Yüreğimde O'n(lar)a ait hiç bir şey kalmıyor..
Hiç bir iz...
Mesela,yüzünün kıvrımlarını hatırladığım kimse yok..
Kimsenin sesi kalmamış kulaklarımda..


Eskiden hiç sevmemişim, sevilmemişim gibi...

23 Mart 2009 Pazartesi

MiM: LaKaPLaR

Efsacım bir mim yollamış..
Şöyle bir eskilere gittim geldim..

*5 yaşında falandım sanırım.. Saçıma sakız mı yapıştırdım yoksa bitlendim mi hatırlamıyorum.. Evdeki saç kesme makinasıyla saçımı sıfıra vurmuşlardı.. Annemin ördüğü bereyle dolaşıyordum.. Yatarken bile çıkarttırmıyordum.. O aralar herkes "kabak" diyordu..

*İlkokul yıllarından bu yana kilolarımdan muzdarip olduğum için "şişko, dombili " falan diyorlardı..

*Sesimin ayarı olmadığı için annem " tren düdüğü " diye dalga geçerdi..

*Soğuk havalarda da " küçük sobam" derdi :)

*Orta okuldan sonra adımın sonuna "-oş" , "-im" ekleri gelmeye başladı..

*Lise de oynadığımız oyun yüzünden "Aslan Yiğit Necla" koydular adımı bir ara.. Sakarlığım yüzünden "Sakar şirine" dediler.. Sonra ismimdeki sesli harflerin yerlerini değiştirip garip garip isimler söylediler..

* Babamın samimi arkadaşlarından bir kaç tanesi ; renkli gözlerim yüzünden "Emel Sayın" derlerdi.. Kimisi "Sibel Can", kimisi de " Boncuk"..

* Yengem "şeftali'm" diye sever...

*Rahmetli Dayım " Çakırım" derdi..



*Bahadır diye bir arkadaşım var... Beni hep "Edirneli" diye çağırır.. Her defasında değilim desem de soyadım çağrışım yaptığı için bir türlü alıştıramadım onu..
Hande'm "ikizim" , Elif'im "Tatlış, Ciciş ", Dileğim " igidanem" , Erdem " Serseriiii", Suzan " Bebeğim" Selvi'm "Çatlak, Cadım," Mine'm "kuzucum,guzuuu", Ömer " Kuzu", Tuğçem " Manyak Karı",Çok fazla bilgisayar kullandığımı düşünen Hülya abla "tıkır tıkır ve daktilo", Samet'im" Abliş(im), aşkım,prenses,melek", Hasan"kabus", Nefise ve Burak "Rüüü" ..

Onun haricinde, "kedi, pisi, şeker şey, bebeğim, meleğim, pambık!, yawruşum, kuşum,gülüm, güzelim, hocam, öğretmen hanım,çikom, balım..."


Ve şimdi

Gayyor,
Kişisel depresyon anları,
Digital Kelebek,
Esrik Öfke,
Pilli Cadı,
Bendenizim


hadi mimlendinizz :)

22 Mart 2009 Pazar

Rhythm's : SeViŞMeDeN uYuMaYaLıM



Sıla'nın“İmza” adını verdiği ikinci albümünden bir parça.. Bu albümün tüm şarkı sözleri Sıla'ya ait. Albümdeki besteler ise Efe Bahadır ve Sıla imzası taşıyor. Albümün çıkış parçası olarak düşünülen “Sevişmeden Uyumayalım” şarkısına Murat Küçük tarafından klip çekilmiş.


Bu hafta dilimden düşmeyen bu parçayı seçtim sizin için...


İndirmek isteyenler için - Sıla Sevişmeden Uyumayalım..

İyi Dinlemeler...

21 Mart 2009 Cumartesi

KaDeR


Sometimes we're on a collision course, and we just don't know it. Whether it's by accident or by design, there's not a thing we can do about it


"Bazen bir çarpışma yolundayız, ve sadece onu bilmeyiz. Kazara olup olmadığı, ve ya tasarım ile olduğu, bizim, onun hakkında yapabildiğimiz bir şey yoktur"






Tesadüf mü? Kader mi?

Tesadüfler kadere dahil mi?

20 Mart 2009 Cuma

BaBaaNNe


Dün ki otobüs macerasından sonra bu defa arabayla gittim...
Sabah saat 10'dan şimdiye kadar 500 küsür km yaptım..
Bir sürü telefon görüşmesi,
Kavgalar...

Yorgunum..
Uykusuzum..

Ahh babaanne ne diyeyim ki ben sana !

Dün geldin,
Bugün "götürün beni.. "

Acaba benim babaannem gibi başka bir babaanne daha var mıdır ?

19 Mart 2009 Perşembe

DoLaNDıRıCıLaR


Sabah saat 6:30 apar topar giyinmeye çalışıyorum.. Bir taraftan da ;

" Babaaaaaa Nolur Beni otogar'a kadar bırakır mısın? "

Diye söyleniyorum.. 10 dk sonra geceden yer ayırttığım otobüs firmasından telefon geliyor;

"Araç kalkmak üzere.. Sizi Bekliyoruz ! "

Tabir-i Caizse uçarak otogar'a gidiyorum, biletimi onaylatıp İstanbul otobüsüne biniyorum saat 06:45...

2 numaralı koltuğuma doğru ilerlerken, hayallerim suya düşüyor! 1 numaralı koltukta uyuz bir kız! Neyse diyorum uyku sersemliğimi üstümden atamamış olmama rağmen gülümseyerek,

" Günaydın " diyorum, ' Ne günaydını? ' der gibi bir bakış atıyor cevap vermeden camdan dışarıya bakıyor..
Kitabımı yanıma almadığımı farkediyorum ve ipod'umu çıkarıyorum. Deniz manzarasına bakarken sakince müziği dinliyorum..

Omuzumda bir el, dürtüyor ;

"Sesini kıssana müziğin"

İçimden 'haspam rahatsız olmuş bak bak şimdi yolucam saçını başını görücek ' derken "tabii" diyorum.. Sinirimden yerimde duramayacağımı anlayıp ipod'u kafasında kırmadan, kapatıp çantama koyuyorum..

Etrafa bakarken birden dikiz aynasındaki bir çift göz dikkatimi çekiyor !!
'Sende kötü düşünme hemen, şans , denk gelmiştir ' diyorum içimden.. Manzaraya bakmaya devam ediyorum..

Önümüzde başka bir otobüs firmasının aracı beliriyor, Şöför müsfettesi onunla yoldan yolcu kapma yarışı yapıyor.. Hatalı sollamalar, kornalar, aracı sıkıştırmalar, ani duruşlar, hız limitini aşmalar....
Yağan yağmur...

Kendimi zor tutuyorum.. O dikiz aynasındaki gözler yine benim üzerimde ' Ya sabır' diyorum... Biraz da olsa uyuyabilsem keşke otobüslerde...

Otoban girişinde öteki otobüs firmasının aracını rahat bırakıyor şöför müsfettesi.. Yarış bitti sonunda... Tam derin bir ohh çekeceğim; Muavin geliyor.. Şöförle koyu bir sohbet !


Muavin söze başlıyor övüne övüne;

- Abi geçende yoldan 10 Lüleburgaz müşterisi kapmışım oooo varyaa kişi başına 17,50 aldım..
- Yahu sizin araba Keşan değil miydi ?

- ee evet de yaptık yolumuzu, aldık sakalımızı abiimm
- Nasıl oldu lan o ? Anlat olursa bizde yolumuzu bulalım

- Silivri de arkadaşlar var doblolarda gidiyorlar 17,50 aldım kişi başına, girişe de yazdım 5 müşteri ! Bizim arabanın şöförü kazandı ! Silivride attım bunları doblolara.. 30 bir dobloya, 30 bir dobloya ! 2 de parlement aldım şöförlere.. Onlarda kaymakk hazır müşteri temizz !


Gözleri parlayan şöför;
-Sonra noldu ?
-Nolcak abim.. Benim bağlantılar sağlam yoldan yolcu alalım yeter ki ! Her halde bağlarım olayı !!! Şöföre de, bana da, doblolara da kıyak para iştee...



Allahım sabah sabah sabrımı mı sınıyorsun ? Kalkıcam bir laf söyleyeceğim 2 müavin, yarma gibi gözlerini bana dikmiş bir şöför ! Otobüste uyuyan onca insan !
Sabret kızım dedim sabret !

Muavin kahkahalarla devam ediyor;

- 60 dablolara verdim, 50 şöföre , 2 parlement.. Kalanı da bana !!! Affetmem !

O anda muavin gözüme eski Türk filmlerindeki o iğrenç suratlı tecavüzcüler gibi gözüktü.. Tecavüz edilen kişilerin yakınıymışcasına kin duyup, oracıkta boğmak istiyorum adamı!

Dikiz aynasındaki gözler halaa takip ediyor, ben içimden babanneme söylenmeye başlıyorum bu defa;

'Yalnız gelseydin , yanımdaki suratsızı hiç görmeyecek, uykusuzluğun verdiği huysuzluğun yanında bir de bu hırsız adamların arabasında gelmek zorunda kalmayacaktım!
Ahh babanne yaa sırf seni almak için İstanbul'a gelmek ne saçma!
Bindiremedi kimse otobüse seni!
Allahım ya dönerken de aynı arabaya denk gelirsem ?!?
Katil olurum ben ! Arsızca nasıl da anlatıyor insanları nasıl dolandırdığını!

Keşke kendi arabamla gelseydim ! Yaa uykusuz da olmaz ki ! Offf bitsin artık ! '

Başakşehir tarafında trafik sıkışıyor...

' Bir bu eksikti !
Saat kaç oldu yaa '



Sonunda otogar'a geliyoruz.. Servisler kısmında araç duruyor.. Şöför bana dönüp;

" Siz nereye gideceksiniz ?"

diyor.. İçses yine devrede..

'Allahım bu günü kazasız belasız atlatayım lütfennnn !
Kalkıp boğsam bu adamı, kaç yıl yerim acaba ? Ukala herif sanane bee nereye gideceğimden , sanki özel şöförüm! İnecek olsam inerim dimi'

" Ben servis kullanmayacağım"

"Her yere servisimiz var"

' Ya sabır!!!! Kullanmayacağım diyorum be adam ne laftan anlamaz şeysin sen !'

"Servis kullanmayacağım!! dedim anlamadınız herhalde! "


Biraz sert çıkınca sesini çıkarmadı...

Sinirlerim başımın beş karış üstünde söylene söylene babannemi almaya gittim.. Aldım geri geldim saat 14,30 da evdeydim..

1- Asla bir daha yoldan arabaya binilmeyecek!
2-Etrafımdakiler bunun için uyarılacak!
3-Otobüs biletlerini netten başka hiç bir yerden almayacağım!
4-En sevdiğim 2. koltuktan vazgeçeceğim! ( Yoksa katil olmam çok yakın ! )

18 Mart 2009 Çarşamba

MiM- MuTLuLuK

Daha önce Bir Mutluluk Mim'i yazmıştım ama,

beni mimleyen Digital Kelebeği'mi hiç kırarmıyım ?

Tarifi mümkün olmasa da bir daha yazacağım :)



*İstanbul'da... Nevizade'de, Fransız Sokağı'nda, İstiklal'de, Boğaz'da, Kız Kulesi'nde, Galata'da... Kısacası; İstanbul'un her köşesinde..
*Beklemediğim anlarda gelen beklemediğim süprizlerde,
*Bazen bir beklenmedik bir mesajda,
*Yiğenimin kızı, Meleğimle vakit geçirdiğimde,
*Arkadaşlarımla bir araya geldiğimde,
*Yüzüme gözüme bulaştırsam da sevdiğim yemekleri yaptığımda ve yediğimde,
*Caramio, Damak yediğimde ya da Nutella'yı kaşıkladığımda,
*Sevdiğim ve yanlarında kendimi huzurlu ve güvende hissettiğim insanlarla muhabbet ederken,
*Yağmur yağdığında,damlaların cama vuruşunu izlerken,
*Herhangi bir mekanda canlı müzik dinlediğimde,
*Annemle babamın gülüşünde, bakışında, nefes alışında, ikisinin arasında uyumakta..
*Yakamozda çarşaf gibi olan denize bakarak demlendiğim zamanlarda,
*Kadehleri tokuşturup içinden geldiğince şarkı söylemekte,
*Aklımdakileri yapabildiğimde,
*Güven dolu bir omuzda olduğum zamanlarda,
*Sıcacık bir gülümsemenin yapabildiklerini gördüğümde,
*Okuduğum yazılarda, bazen yazdıklarımda,
*Çektiğim resimlerde,
*Dinlediğim müziklerde,
*İzlediğim filmlerde,
*Yürüdüğüm yollarda,
*Kurduğum hayallerde..

Listeyi uzatmak mümkün tabi ama işin ez zevkli kısmına geçmek istiyorum !

Kişisel Depresyon Anları,
Beyaz Mendil,
Gayyorcum ,
Efsa'm,
Bendeniz'im,
Prncfrncım,
Elif..den

Ve bende yazmak istiyorum diyenler.. Top sizde ! hadi bakalım :)

17 Mart 2009 Salı

BeBeK NeRDe


Amcamın gelini doğum yaptı. Bebek hala küvöz'de..

Amcamın 4,5 yaşındaki torunu anlatıyor..

-Yeni bebek var. yeni doğdu o.. Gördün mü sen onu ?
- Yok bitanem görmedim, Sen gördün mü ?
- Yok ! Ama biliyormusun Leğen'de
- Leğen'de mi ?
- Yok kovada !
- Küvöz'de mi?
- He evet orda
- Nerden geldi o bebek peki ?
- Çiğdem yengemin karnından !
- Nasıl oldu ki o öyle?
- Yaa sende hiç bişey bilmiyosun kii...
- Bilmiyorum sen biliyomusun?
- Allah baba Çiğdem yengemin karnına koydu Rabia'yı, Sonra doktora gittiler, iğne vurdu doktor... Bebek karnından çıktı...


Şu ufaklıklar Allahım çok tatlı ve çok bilmiş oluyorlar :)

16 Mart 2009 Pazartesi

HaYaL SeNDRoMu

Canım öyle sıkkın ki...

Özel dersleri, tv dizilerini, ev işlerini, canımı sıkanları, üstüme gelenleri...
Ve daha nicelerini bırakıp ardımda;

gitmek istiyorum..


Tarçın da yanıma gelsin.. (Bir türlü alamadığım golden)
Yeni aldığım filmleri izleyip,
sadece yeticek kadar yemek yapıp,
ruhumu dinlendirmek,




şarabımı şömine başında,
dışardaki dalga seslerini dinleyerek yudumlamak istiyorum...

Bir zahmet resimdeki 2. kadehin sahibi de bir an evvel hayatıma girsin !

15 Mart 2009 Pazar

14 Mart 2009 Cumartesi

BiR eFLaTuN öLüM


Kırgınım, saçılmış Bir nar gibiyim

Sessiz akan bir ırmağım
Geceden
Git dersen giderim
Kal dersen kalırım

Git dersen
Kuşlar da dönmez, güz kuşları
Yanıma kiraz hevenkleri alırım

Ve seninle yaşadığım
O iyi günleri,
Kötü günleri bırakırım.

Aynı gökyüzü aynı keder
Değişen bir şey yok ki
Gidip
Yağmurlara durayım.

Söylenmemiş sahipsiz
Bir şarkıyım

Belki
Sararmış
Eski resimlerde kalırım

Belki esmer bir çocuğun dilinde.

Bütün derinlikler sığ Sözcüklerin hepsi iğreti

Değişen bir şey yok hiç

Ölüm hariç.


Aynı gökyüzü aynı keder.

BEHÇET AYSAN

13 Mart 2009 Cuma

MeLeKLeR ÇoK KaLMıYoR Bu DüNYaDa


15 Ekim'de Şehit olan dayım'ın babası,
Büyük Dayı'mı kaybettik bugün..
Kanser'di dayım..


Melekti..


Gitti...


Melekler çok kalmıyor burda zaten..

12 Mart 2009 Perşembe

SaTıR aRaSı

Tanrılar Okulu'ndan bir satır arası;

Eat less and Dream more..
Sleep less and Breathe more..
Die less and Live forever..


Daha az ye, daha çok düşle..
Daha az uyu, daha çok nefes al..
Daha az öl, ebediyen yaşa..

Tanrılar Okulu
Syf; 102

11 Mart 2009 Çarşamba

DöNMe VaKTi


Evet, ayaklarım geri geri gitse bile,
Dönme vakti geldi...

Bu şehri, huzuru, içimdeki çocuğun bir parçasını burda bırakıp
evime geri dönüyorum..



Gidiyorum yine bu şehirden
Ayaklarım geri geri
Tekerlekler almış başını
Dönüyor dönüyor...




Deliveren Albümünden ;
Gidiyorum Bu Şehirden - Sezen Aksu

10 Mart 2009 Salı

HuZuRLuYuM


Pazar günü " Her geldiğimde gitmessem olmaz ! " dediğim Taksimde'ydim, KaRa KıZıM'la...
Arkadaşını kolundan tutmuş sürükleyen birini gördüyseniz eğer İstiklal'de, O bendim :P
Çocuklar gibi ordan oraya zıplayıp durdum..
İnci'de çatlayana kadar profiterol yedim.. Saint Antuan' a gittim.. Sonra Fransız (cezayir) sokağından tophaneye... Allahım ne kadar özlemişimmmmm...

Seviyorum bu şehri.. En çok da İstiklal'in kalabalığını seviyorummm.

HUZURLUYUM...

9 Mart 2009 Pazartesi

iSTaNBuL da


İstanbuldayım evet,
En sevdiğim , kendimi bulduğum şehir...Otobüsten ilk indiğim anda nefes almaya başladığım şehir...

Cumartesi günü arkadaşımın nişanı için geldim buraya.. Eski mahalleme.. Sokaklarını ezbere bildiğim, çocukuluğumu geçirdiğim yere... Evimizin sokağına girmeye cesaret edemedim.. Uzaktan yolun başından baktım öyle, uzunn uzun..
Kapımızın önündeki ıhlamur ağacı çırılçıplaktı.. Panjurları gözüküyordu evimizin ama cesarete edemedim işte.. "Herşeyi eskisi gibi hatırlamak istiyorum " cümleleri çınladı beynimde..

Eskiden çamur içindeki sokakların; yeni yapılmış kaldırım taşları takıldı gözüme.. Oysa o çamurlu sokaklarıyla da severdim ben eski mahallemizi... Sonra yeni binalar yapıldığı çekti dikkatimi, o büyüdüğüm yerden çok farklı geldi o anda her yer.. Yabancı bir yerde, yabancı biriydim artık...

Eskiden bıraktığım gibi kalan şeyler daha bir güzel gözüktü gözüme, yeni yapılan taş yığınlarından nefret ettim bir anda... Yağmurdan ıslanan sokak kedilerini sevdim.. Uzun uzun durdum eski bakkalımızın önünde de, cesaret edip giremedim içeriye..

Eskiden nede güzelmiş herşey.. Kaybettiğinde anlıyormuş insan....!


* Not: Bu resim geçen geldiğimde Çektiğim resimlerden bir tanesi :) KaRaKıZıM'ın bilgisayarına ötekileri daha atmadığımız için geldiğimde onları da yayınlayacağım...


8 Mart 2009 Pazar

Rhythm's : iSTaNBuL




Gerçek adı Henry Marcarian olan, malatyadan göçen Ermeni kökenli bir ailenin çocuğu olan Marc Aryan dan İstanbul Parçasını seçtim bu hafta...

İstanbulda gezerken dinlendiğinde bambaşka bir haz veren bu şarkıyı;






İndirmek ve dinlemek için: Marc Aryan - İstanbul

İyi Dinlemeler..

7 Mart 2009 Cumartesi

uyu


Ben hep yarım bıraktım bir yanımı ,
Özlemlerimi hep yorgana sarılmalarına emanet ettim.

Ne kadar haykırsa da yüreğim, susturdum...

Yastığıma, gözümün sağ yanından süzülen damlaları bıraktım...

Ninniler söyledim, masallar anlattım içimdeki küçük kıza..

Sol yanım titredi,

"uyu"
dedim "uyuuu"

Sessizce...

6 Mart 2009 Cuma

ÖğReNDiM Ki Vol 1


Öğrendim ki;

* Bilmediğim o kadar çok şey var ki..

* Mutluluk bazen sadece dudaklarım arasından dökülen bir kaç kelimeymiş..

*Güvenmek yıllar alıyor, ama yerle bir etmek bir kaç dakikaymış..

*Yatmadan önce içilenbir kaç kadehin verdiği huzuru başka hiç bir şey veremezmiş..

*Bir gülümsemeyle, kırık bir kalp bile alınabilirmiş.. Ne kadar taş kalpli olsa da..

*Vazgeçmek için çok erken, yeniden başlamak için çok geçmiş..

*Her problemin çözümü, problemde saklıymış.. Onu bulmak için bilge olmak gerekiyormuş !

*Bir yüreğin acısını, başka bir yürekte yaşayabiliyormuş..

*Her yeni gün yeni şeyleri öğrenmek zorunda bırakıyormuş..

5 Mart 2009 Perşembe

SaRı LaLe

Bahar geldi.. Kıştan toprağa sakladığım güzellikler çıkmaya başladı birer birer.. Balkonum yemyeşil oldu.. Rengarenk.. Önce sümbüllerim yeşerdi.. Daha açmadılar ama ..



Şimdi de sarı lale'm..

Açtı bile.. Odamda hemen yanı başımda duruyor.. Birlikte Efkan Şeşen ve MFö dinliyoruz..


Yeniden başlasam bu sefer korkmadan
Koklayıp birbirimizi çöpe atmadan
Satırlar uçar gider aklımdan...


Senede bir defa, birkaç günlüğüne tek bir çiçek açsa bile seviyorum onu..

Evet bakımı çok zor, soğanını çürütmeden ertesi seneye kadar saklamak sabır işi.. Çiçeği solduktan sonra yaprakları kuruyana kadar sulamak ve soğanını güçlendirmek lazım.. Sonra toprağın kurumasını beklemek... Kuruyan topraktan soğanı çıkartıp, kalkan kabuklarını soyup, uygun bir yerde sonbahara kadar saklamak lazım..

Sonbaharda da toprağa saklayıp, birkaç gün buzdolabında ya da soğuk olabilecek bir ortamda donmadan bekletmek sonra bütün kış istediği ortamı ( serin ve karanlık ) bulup onu orda dinlendirip sonrasında da gün yüzüne çıkartmak lazım..




Zahmetli mi? Bazıları sadece bir kaç gün açan bir çiçek için bu kadar uğraşmaya değmez deselerde;

O soğanın toprağa sıkıca tutunuşunu izlemek, asi başını topraktan dışarı çıkartıp ilk filizlerini verdiği zamandan, çiçeğini çıkarttığı zamana kadar geçen süre de onun an be an büyümesini, dimdik duruşunu izlemek..

İşte tüm bu zahmete değer.. !

4 Mart 2009 Çarşamba

HeSaPLaR


Sorguladım bugün herşeyi...
Yüreğimde bir sürü kapanmamış hesap var;
Ve her hesabın sahibi kiracılar..
Binlerce soru işareti ?!?
Binlerce yarım kalan...


İnsan geçmişle hesabını kapatamıyorsa,
Hep bir yanı eksik..
Hep bir yanı yaralı kalıyor..
Kapadıysa yüreğini , birileri çabalasa bile o duvarları yıkamıyor

Cesaretsiz bir esaret hayatı bu..


Mutsuzum evet;
İçimde hala kapanmayan binlerce hesap var

3 Mart 2009 Salı

DaYaK


Bu akşam üst komşumuzun oğlu aradı, gelip yazıcıdan resim çıkartıp çıkartamayacağımı sordu.. Gittim yazıcı bile bağlamamış daha tv izliyor. Sanki orda yokmuşum gibi keyfini hiç bozmadı. Annesiyse "hadi" diye bir kaç kez ikaz etti ama küçük beyimiz hiç oralı olmadı.. Sonra zorla kalktı, sallana sallana odasına gitti. Yazıcıyı bağladı. Ama yeni format atılmış olduğundan kurulu değildi yazıcı.. Sonra küçük beyimizin yazıcısını kurmaya başladım. Sonra annesi odaya geldi.. Öteki çalışma masasının yanına gitti.Ben daha ne olduğunu bile anlayamadan masanın üzerindeki 3-4 tane kalın kitabı küçük beyin kafasına indirverdi... Öyle bir fırlamışım ki yerimden annesi iki adım geri attı, şaşırdı..

"Napıyorsun sen, o daha küçücük "

dedim ve başladı anlatmaya..
"Bıktım güzelim ben bunlardan...Böylelerine DAYAK CENNETTEN ÇIKMA, p..... herifler, pijamalarına bak ortalıkta, çoraplara bak pislik, şu dolapların içine bak.!."

Bu arada odada kaç dolap varsa hepsinin içini açıp bana göstermeye başladı... Sustum kaldım, öylesine öfkeliydi ki...

" Bak görüyormusun güzelim ? Derli toplu dimi? Sen hiç böyle dolap gördün mü ? Hepsini yıkıyorum, ütülüyorum, tek tek askılara asıyorum. Mağaza gibi bak.. Ben düzeltmesem bunları, bu odaya girilmez bu p.......ler kokuşur kalır burda"

Küfrediyor ve tüm çekmeceleri yerlere boşaltıyordu.. Elindekileri çocuğa fırlatıyordu.. Şoka girdim resmen" dağınık bir oda için bir çocuğa bu kadar kızılır mı?" cümleleri dolanıyordu beynimde ama bunu o an sinir krizi geçiren komşuma söyleyemedim... Sonra da kendime kızdım... O'ysa anlatmaya devam ediyordu;

"Herşeyi yerli yerine koyuyorum, dolaplardan çikolata kağıtları, çöpler çıkıyor.. Bak güzelim şuna bu tabağın bu dolapta ne işi var ? "


Elindeki sert plastik -melamin dedikleri eskiden bizim evde de benzeri olan-tabağı fırlatıyor bu defa ufaklığa..

" Bir dediklerini iki etmiyorum, ne isterse alınıyor, bu dolapları çizdim de öyle yaptırdım.. Ama bu p..ler için hiç bişey yapmamak lazımmış.. Bu kağıtların ne işi var bu dolapta ? Bu kartonları şu dolaba koy demedim mi ben sana ? Flüt çalcakmış, aldırdı bak nerelerden çıkıyor.. Bıktım güzelim bıktım... "


Yerlere fırlattıklarının üzerinden geçip elindeki flüt ve kartonları kendi düzenine göre yerleştiriyor bir yerlere sinirli sinirli.. Ben salak figuranlar gibi bakıyorum öylece... Çocuk mu ? O sakince toparlıyor yerdekileri, bir damla bile göz yaşı dökmeden !!!!

"Öğrenirler zamanla.. "


Diye başlayan cümlemi bitiremeden- dediğime bin pişman - tutuyor kolumdan öteki odaya götürüyor.. Evin dağınıklığını gösterip;

" Hangisine yetişeyim sen söyle.. Ne yapayım ben bıktım güzelim, bıktım.. "


Diyor israrla.. Ne diyeceğimi bilemeyecek haldeyken yan odaya ilerliyor hızla, ufaklık bir kaç tokat daha yiyiyor..

" Rezil ettiniz beni, komşular bizi dinliyor, bıktılar artık gürültümüzden, otur şimdi sabaha kadar topla buraları yoksa çok fena olacak! "


Gürültüden rahatsız olacak komşulardan çekinen insan, çocuğu döverken ve ortalığı dağıtırken çıkardığı sesin farkında bile değil !

Anlatmaya çalışıyorum, ama anlamamakta ve dert yanmakta ısrarlı.. Sinirlerime hakim olamayacağımı anlayıp, ufaklığı da kaderine terkedip eve geliyorum..

Ne yani eğitim bu mu ?
Ufacık bir çocuğun -boyundan büyük kitapları- kafasına vurmak mı ?
Dağılmış bir kaç çekmece için evi altına üstüne getirmek mi ?
Onaylanmayı bekleyerek - ve ne kadar titiz olduğunu- susmadan dert yanmak ve elindekileri fırlatmakla mı titizliğin bulaşacak çocuğa?
O cennetten çıkma dediğin dayağı sen yesen ? Eğitilebilecek misin ? Haklı olacak mı seni döven? Kendini savunduğun gibi o dayak atanı da savunabilecek misin ?
O çocuk büyüdüğünde, şiddet yanlısı bir evladın olacak olması da mı korkutmuyor seni ?

Bir şeylerin hıncını savunmasız ufacık çocuktan çıkarmaktan başka çözümler bulamayacak kadar acizsin! Ne yazık !

2 Mart 2009 Pazartesi

HaYaT

Söyle HaYaT !

Kimsenin canını acıttın mı bugün?
Yarınki süprizin ne?
Hangi oyunların peşindesin?

Küçük oyunlarına gelemiyorum artık!

Hadi büyük oynayalım!

1 Mart 2009 Pazar

Rhythm's : HoNeYCoMB



Bu hafta ,Genel Hastanesi, Reaper, Smallville, Yol Kuralları ve The Real World gibi çeşitli dizilerin yanı sıra bazı bağımsız filmlerde çıkan ulusal şarkı sözü ve orijinal şarkı yarışmalarını kazanan Nadia Fay'den ;
Cnbc-e'de yayınlanan One Tree Hill 'in 5. sezon fragmanı arkasında çalan Honeycomb şarkısını seçtim..

İyi dinlemeler..


İndirmek isteyenler için: Nadia Fay - Honeycomb