11 Aralık 2012 Salı

ANNeaNNeM

Rahmetli anneannem öleli uzuunn uzuunn yıllar oldu...
96'ydı yanlış hatırlamıyorsam...
Ufaktım...
Annem gözleri yaşlı , hızlı hızlı evden fırlayıp çıkmıştı bir kaç saat önce..

Yemek masasında oturuyorduk Selayı duyduğumda...
Önce aptallaştım, anlamadım ne olduğunu.. Seladan sonra anneannemin adını duyduğumu hatırlıyorum bir tek...
Aradaki zaman kayıp...
Sonra bir anda çıplak ayaklarla camiye koşarken buldum kendimi..

Ben gidene kadar benim pamuk annaaanneem çoktan cenaze arabasına konmuş. Teyzelerim, dayılarım ve annem otobüse binmişlerdi.. Ve hareket etmeye başlamıştı araçlar...Ne kadar çıplak ayakla koştum onların ardından bende bilmiyorum..

Sonra gözden kaybolduklarında - tam da anneannemlerin gecekondusunun yanında - bir kaldırım kenarında ağladım ağladım...Ağlayarak eve döndüm yalın ayak...

Gittiğine , öldüğüne bizi bıraktığına inanmak istemiyordum o küçücük aklımla.. Gelecek diyordum.. Gelir her zaman gelir...


İşte o zamanlardan beri içimde hep bir çocuk var cam kenarında anneannesinin krem rengi pardösüsüyle yolun başından belirmesini bekleyen...


Rahmetli anneannem çok başka bir kadındı...
Tuvalet demezdi mesela 100 numara derdi...
Seslenirken Mari derdi...
Kınalıydı hep saçları...
Alüminyumdu sanırım bir leğeni vardı anneannemin onda dökünür (kendi tabiriyle) Çıkardı.
İncecik kınalı saçlarını örmeye başlar, Uç kısmına geldiğinde çok inceldiğinden bir parça ince uzun kumaşla örmeye devam ederdi..
Krem rengi bir pardösüsü vardı.. Kahverengi başörtüsü..


Mis kokulu anneanne reçelleri yapardı...
Mis kokulu tarhanalar pişirirdi... Hala daha Aynı tadı bulamadığım harika turşular kurardı bidon bidon... Yeşil - Kırmızı domates turşusu... Lahana turşusu....

Öyle muzur bir çocuktum ki ben küçükken başa çıkamazlardı benimle... Rahmetli anneannem mis gibi çilek reçelleri yapar kavanozları da tezgahın altına saklardı.

Eskiden dolap nerde ?? Beton bir tezgah.. Önüne 2. çiviye gerilmiş bir tel üzerinde de bir perde.. Perdenin arkasından "ye beni " diye bağıran mis gibi  çilek reçelleri.... ve Sana yağ çocukluğumun baş tacı :)



Önce yiğenler ayarlanır. Hepsine birer dilim reçelli ekmek sözü verilir ve anneannee kandırılır bahçeye yollanırdı. Yiğenlerim anneannemi oyalarken gizlice mutfağa süzülür , Tezgahın altına dalınır ve kış için saklanmış o reçel kavanozlarından birisi, dolaptan Sanayağ ve rafın altında asılı olan torbadan ekmek aşırılırdı... Onlar bir güzel kamufle edilir. Arka bahçeye kaçılırdı...

Sonrası malum tabi... Ziyafett....

Arka bahçe piknikleri...



Tam reçel kavanozunun dibine ( en tatlı yerine ) gelindiğinde arkadan bir ses..
" Sizi gidinin kızanları siziiiiiii " 

Nereye kaçacağımızı şaşırırdık... " Kış için yaptım ben onları , açık olanı yemezler gidip kışlıkları bulurlar "  Diye söylenerek gelirdi peşimizden... Ve sonunda da yakalanır bir kaç şaplak yerdik popomuza....

Kah kıkırdayarak , kah sahte gözyaşlarıyla acındırarak kurtulurduk elinden..

Bazende öyle kolay kurtulamazdık elinden... Sedir cezası verirdi bize...
O ne dediğinizi duyar gibiyim...
Kapının yanı başında, Vişne ağacının altında , üzerinde kilim serili tahta bir sedir... Onun üzerinden aşağıya ayaklarımızı dahi sarkıtamazdık...
Üstünde öyle otururduk kımıldamadan..
Hatta bir keresinde o sedir cezasında ayağımın altından arı sokmuştu beni...

Çeşit çeşit ağaçlar vardı anneannemin bahçesinde...



Vişne ağacı... En altta kesilmiş yarım bir dalı vardı. Kurban zamanlarında oraya  Asılırdı kurban çengele... Sonrasında da o dala konurdu rulo yapılmış tuzlanmış derisi...

Ne zaman kaçacak delik bulamasam vişne ağacına tırmanırdım... İndiremezlerdi beni aşağıya annem gelene kadar.. Küçüktüm ya o ağaç dev gibi gözükürdü gözüme... Sığınağımdı o benim.. En tepesine kadar çıkar oradaki kalın bir dala oturur etrafı gözetlerdim...



Beyaz ve Kara dut ağaçları da vardı... Dut zamanı altına muşambalar gerilir.. Büyük dayım üzerine çıkar silkelerdi ağaçları... Çatlayana kadar dut yerdik... Ağzımız burnumuz rengarenk olurdu... O dutların tadı da hiç bir yerde yok şimdilerde...

Ya arka bahçedeki armut ve yeşil erikler !!!

Yan bahçedeki çilekler.. Domatesler , biberler...

Ahhh ahhh..........

Puslu bir rüya gibi şimdi hepsi...

Ses tonu bile yok aklımda...

O kadar silik ki artık anılarım...

Annaaannemm..

Bir varmış bir yokmuşş... Masallardaki gibi...

Gelse keşke şimdi....
Yaşlılıktan çillenmiş pamuk elleriyle saçımı okşasa...
Çok kızdığım halde yapmaktan vazgeçemediği gibi ekmek doğrasa tarhanama, yanında lahana turşularından sıkıştırsa ağzıma...

Tadını asla hiç bir yerde bulamadığım kırmızı - yeşil domatesli turşularından yapsa...
Ayaklarım üşüdüğünde giyeyim diye Şoşon çorap örse yine...

Yine kızsa bağırsa o tadını asla unutmadığım reçel kavanozlarını didiklerken ben...

Kulağımdan tutup daldığım komşunun bahçesinden eve sürüklese beni...
Anneme şikayet etse çok yaramaz diye...
Vişne ağacına çıksam korkumdan.. 

Yada o çok sevdiği sedirinde arılar soksa beni ayaklarımdan...


Annaaaneeeeee... Seni çok özledim........

Hiç yoktan bari rüyalarıma gel :(

Hiç yorum yok: